TÜRKÇÜ TOPLUMCU BUDUNCULAR


 
   

TÜRKİYE

   
 


 

 

Ana Sayfa

FORUM OTAĞI

İletişim

Ziyaretşi defteri

HABERLER

SERGİ

DOST SİTELER

TURAN ESERLERİ MÜZİKLERİ

ALİ ÇALIKUŞU HİTABELERİ

ÖNEMLİ VE GİZLİ BELGELER

TKHCR RAP ÇAŞIŞMAŞARI

SİTENİ TANIT

DESTANLAR

TÜRK YURTLARI

=> TÜRKİYE

FORUM

TELEVİZYON İZLE

GENEL HABERLER

 


     
 

Türkiye, resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtaları arasında, kuşbakışı görünümü kabaca doğu-batı doğrultusunda bir dikdörtgeni andıran Anadolu platosu ve Trakya yarımadası üzerinde kurulmuştur. Akdeniz, Karadeniz, bu iki denizi Boğazlar vasıtasıyla birbirine bağlayan Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Eski çağın başlıca uygarlık alanları olan Akdeniz dünyası, Balkanlar, Ortadoğu ve Uzakdoğu göç ve ticaret yollarının kesişim noktasında bulunan Türkiye coğrafyası pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

\r\n

Türkiye, rejimi demokrasi olan bir cumhuriyettir. Osmanlı Devleti\'nin I. Dünya Savaşı sonunda 20. yüzyıl başında yıkılmasından sonra, 1923 yılında Türk Kurtuluş Savaşı ile, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulmuştur. Türkiye, Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler arasında en gelişmiş ve modern ülkelerden biri hâline gelmiştir.

\r\n

Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik sosyal bir hukuk devletidir. Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü Türkiye\'nin üye olduğu uluslararası örgütlerdendir. 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren Avrupa Birliği\'ne tam üyelik için müzakerelere başlanmıştır

\r\n

 

\r\n

\r\n
\'Türkiye\' kelimesi
\r\n

Bilimadamları ve araştırmacılar Türkiye kelimesinin İtalyancadan geldiğini kabul ederler. Prof. Dr. İlber Ortaylı bir makalesinde Cenevizlı ve Venedikli tüccar ve diplomatların, 12. yüzyılda, Türkiye\'yi Turchia ve Turmenia olarak tanımladıklarını belirtir. Ayrıca, Türkiye adı ilk defa 1190\'da bir yazılı kaynakta, haçlı seferi vekayinamesinde geçmektedir.

\r\n

Prof. Dr. Abdulhaluk Çay ise Turchia tanımını çok daha gerilere götürür ve Turchia tabirine ilk defa 6. yüzyılda Bizans kaynaklarında rastlandığını belirtir ve şöyle der "Bu tabir 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga nehrinden Orta Avrupaya kadar uzanan saha için kullanılmıştır." Bu kulanımın Kafkasya bölgesinde Hazar Kağanlığı için Doğu Türkiyesi, Arpad hanedanının kurduğu Macar Devleti için Batı Türkiyesi şeklinde olduğunu ve aynı tabirin 12. yüzyıldan itibaren Anadolu için kullanıldığını belirtir. Tarihte 13-14. yy.da Mısır Memlükleri de Türkiye adını kullanmışlardı: ed-devletüt Türkiya (1250-1387). Batılar, Turchia halkına hiçbir zaman Türkiyeli demeyip, Türk(Turc) demişlerdir.

\r\n

Osmanlı devletinde, 19. yüzyıla kadar Türkiye adı kullanılmadı, devleti Osmaniye, Memaliki Şahane, Diyarı Rum adları kullanıldı. Daha sonra, Genç Osmanlılar arasında Osmaniye yerine Türkistan, Türkeli, Türkili gibi adlar önerildiyse de, Orta Asya\'da Türkistan adlı bir devlet olduğundan bu benimsenmedi. Anayasada (1921) Türkiye adı yazıldı ve 1923\'de Türkiye adı resmi olarak kabul edildi.

\r\n
\r\n

\r\n

 

\r\n

\r\n
Türk Tarihi
\r\n

Türklerin ve Türkiye Cumhuriyeti\'nin tarihsel seyri günümüzden geçmişe şöyledir;

\r\n
    \r\n
  • Osmanlı İmparatorluğu \r\n
  • Türk Beylikleri \r\n
  • Anadolu Selçuklu Devleti \r\n
  • İlk Türk Beylikleri \r\n
  • İlhanlı Devleti \r\n
  • Harzemşahlar Devleti \r\n
  • Büyük Selçuklu Devleti \r\n
  • Karahanlı Devleti \r\n
  • Uygur Devleti \r\n
  • Göktürk Devleti \r\n
  • Hun Devleti \r\n
\r\n

\r\n
Türkler ve Anadolu
\r\n

Asya kıtası\'nın Güneybatı ucunda yer alan bir yarımada olan Anadolu uluslararası kamuoyunda kabul gören diğer isimleri Ön Asya, Küçük Asya ve Asya Minör\'dür. "Küçük Asya" tabiri, aynı anlama gelen Latince Asia Minor ve Yunanca Μικρά Ασία/Mikra Asia\'dan türemiştir. Anadolu kelimesi Rumcada "doğu" veya "gün doğumu" anlamına gelen Anatolia kelimesinden kaynaklanır ve tarih belgelerinde bir bölge adı olarak geçmez.

\r\n

Bu coğrafyaya "Türkiye" isminin ilk olarak Roma-Cermen İmparatoru Frederick Barbarossa (1123-1190) tarafından verildiği ifade edilmektedir. Resmî kayıtlarda ise, 19. yüzyıl Büyük Britanya yazışmalarında geçer.

\r\n

Anadolu\'da Türk devletlerinden önce Bizans İmparatorluğu tarih sahnesinde idi. Türkler Anadolu\'ya geldiklerinde Peçenek-Kıpçak-Oğuz gibi pekçok Türk boyuna mensup yoğun Türk kitlesi mevcuttu. Bu Türkler, Bizans tarafından Anadolu\'ya doğudan gelen akınlardan korunmak için yerleştirilmişti. Bunun dışında Anadolu\'da salgın hastalıklar ve savaşlar yüzünden nüfusu gittikçe azalan Bizans ve anadolu ahalisi bulunmaktaydı. İlber Ortaylı\'ya göre; Bizans halkı ile karışım başta din olmak üzere çeşitli sebeplerle hiç olmamış ya da enaz olmuştır.

\r\n
\r\n

\r\n
Anadolu medeniyetleri;
\r\n
    \r\n
  • Hattiler \r\n
  • Hititler \r\n
  • Asurlular \r\n
  • Frigler \r\n
  • Lidyalılar \r\n
  • Urartular \r\n
  • İyonyalılar \r\n
  • Likyalilar \r\n
\r\n

Bizans medeniyeti;

\r\n

Türkiye Cumhuriyeti\'nin tarihsel genlerinde Bizans kültürü de mevcuttur. Başta diplomatik ilişkiler olmak üzere pekçok kurum miras alınmıştır. Bizans\'ın gerçek varisi Türkler\'dir.

\r\n
\r\n
CUMHURİYET TARİHİ
\r\n

Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve silah arkadaşları tarafından, İstiklal Savaşının kazanılması ile, 1. Dünya Savaşı\'ndan yenik çıkmış ve savaşı kazanan devletlerce paylaşılmış Osmanlı İmparatorluğu\'nun Anadolu ve Trakya\'da kalan toprakları üzerine kurulmuştur. İstiklal Harbi, Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm ulusca girişilen, çok cepheli bir savaştır.

\r\n

Kurtuluş Savaşı\'nda düşmana karşı koyan, Türk direniş örgütlenmeleri ve güçleri olan Millî Kuvvetler, Osmanlı\'nın son ordusu ile Kurtuluş Savaşı milis ve gönüllülerinden oluşan Kuvayı Milliye\'dir.

\r\n

Kuvayi Milliye, ülkenin dört bir yanının Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan birliklerince ele geçirildiği, Mondros Mütarekesi ile ülkeye ağır koşulların dayatıldığı, Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı, her şeyin bitti sanıldığı günlerde, ulusun tepkisi olarak doğan bir halk direnişidir.

\r\n

12 Haziran 1919’da Havza\'dan Amasya\'ya gelen Mustafa Kemal Paşa buradan yayınladığı bildiri ile ülkenin içine düştüğü durumu açıklıkla saptıyor, çözümün bütün güçlerin birleşmesinden geçtiğini vurguluyordu. M.Kemal Amasya\'da Anadolu ve Rumeli’de kurulan Mudafaa-i Hukuk Derneklerini birleştirme, kongreler yaparak tüm ulusun kesin kararına dayalı yeni bir yönetim kurma amacıyla Amasya Tamimi’ni hazırlamıştır.[2]

\r\n

Bu tamim ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır. Ulusun teşkilatlandırma ve mücadele yöntemleri belirginleşmiştir. Ulusal Egemenlik ve ulusal bağımsızlık fikri ilk kez ortaya atılmıştır.

\r\n

8 Temmuz’da İstanbul’a görevinden ve askerlikten ayrıldığını bildirerek, Osmanlı Hükümeti ile tüm ilişkilerini sona erdiren Mustafa Kemal ertesi gün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin başkanlığına seçildi. 23 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan Erzurum Kongresi\'nde alınan karar;

\r\n

\r\n
Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez
\r\n

Ulusal direnişi oluşturmada ikinci büyük adım olan ve 4 Eylül/11 Eylül 1919 tarihinde yapılan Sivas Kongresi\'nde Mustafa Kemal Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti\'nin başkanı olarak seçilerek Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yetkili lideri haline gelmiştir.

\r\n

27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal burasını Anadolu’daki direniş hareketinin merkezi olarak seçmiştir.

\r\n

İstanbul\'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımlayarak, Olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara\'da toplanacağını bildirerek Türkiye Cumhuriyeti\'nin kuruluş temellerinin Ankara\'da atılmasını sağladı.

\r\n

Atatürk 21 Nisan\'da yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis\'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.

\r\n

TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa\'yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM\'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü.

\r\n
\r\n  

\r\n
Politik hayat
\r\n

9 Eylül 1923`te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye Cumhuriyeti\'nin ilk siyasi partisidir. Merkez kanatta yer alır.[3]

\r\n

Başlangıçta adı "Halk Fırkası" olan parti 1924 yılındaki kurultayda adını "Cumhuriyet Halk Fırkası" olarak değiştirdi. 1927 yılında "Cumhuriyetçilik", "Halkçılık", "Milliyetçilik", ve "Laiklik" ilkelerini tüzüğüne ekledi. 1935 yılındaki kurultayda daha önceki dört ilkeye "Devletçilik" ve \'"Devrimcilik" ilkeleri de eklenerek ilkeler altıya çıkarıldı ve partinin adı "Cumhuriyet Halk Partisi" oldu.

\r\n

Türkiye\'deki tek parti yönetiminin, bugünkü anlayış ve tanım çerçevesinde bir demokrasi olmadığı çok açıktır ancak o günlerin koşullarında tek partili cumhuriyet insan haklarına saygı ve özgürlük kriterleri açısından benzersiz bir yerdedir.

\r\n

Doğu ve Orta Avrupa sağ ve sol diktatörlerin baskısı altında idi. Almanya\'da Hitler İtalya\'da Mussolini, İspanya\'da Franko\'nun faşist yönetimleri vardı. Fransa, Belçika ve İsviçre\'de kadınlar en temel insan haklarından biri olan siyasal haklardan yoksun bulunuyorlardı. Yani nüfusun yarısını oluşturan kadınların seçme ve seçilme özgürlükleri yoktu.

\r\n

Tek parti yönetimindeki demokrasi uygulamaları bu perspektif içinde değerlendirildiğinde ve o günün dünyası incelendiğinde bu kriterler açısından bir sıralama yaparsak Türkiye özgürlükçü tarafta yer almaktadır.

\r\n

II. Dünya Savaşı\'nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. Basında ve mecliste çok partili siyasal sistemi savunan bir anlayış oluştu. Buna CHP genel başkanı ve cumhurbaşkanı İsmet İnönü de yaptığı konuşmalarla destek verdi.[4] [5]

\r\n

\r\n
Türkiye Cumhuriyeti\'nin Çok Partili Dönemi
\r\n

1946 yılından itibaren Türk siyasi hayatının CHP dışında 2. bir partinin kurularak seçimlere çok partili olarak gidilmesi ile başlamıştır.

\r\n

Çok partili hayat 1945 yılında Nuri Demirağ tarafından kurulan Milli Kalkinma Partisi ile başlamıştır. Ancak parti İsmet İnönü tarafından kapattırılmıştır. 7 Ocak 1946\'da Dörtlü Takrir\'e imza atanlar tarafından kurulan DP\'nin parti genel başkanlığına Bayar getirildi. DP, ekonomi ve siyasette liberal düzenlemeleri savunuyordu. DP\'nin kuruluşu iktidar tarafından önceleri hoş karşılanmıştır.

\r\n

1950 genel seçimleri\'nde Demokrat Parti galip olarak çıkmıştır. Adnan Menderes liderliğindeki DP ilk başlarda çok popülerken 1950\'lerin sonlarına doğru yaşanan ekonomik sıkıntılar ve hükümetin antidemokratik uygulamaları nedeniyle sıkıntılı bir döneme girmiş ve 1960 yılında yapılan askerî darbe ile çok partili yaşam kesintiye uğramıştır. Darbe neticesinde dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar ve dönemin Başbakanı Adnan Menderes idama mahkûm edilmiş fakat baskılar neticesinde Celal Bayar\'ın cezası müebbete çevrilirken, Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu idam edilmişlerdir

\r\n

\r\n
DEVLET BİÇİMİ
\r\n

Türkiye\'nin devlet biçimi cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal önderliğinde 1923\'te kurulmuştur. Resmî dili Türkçe\'dir. Laik,demokratik,sosyal bir hukuk devleti yönetim anlayışı vardır. Kuvvetler ayrımı esası vardır. Yasama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütme işlerini Hükümet, yargı işlerini ise bağımsız mahkemeler yapar. Türkiye\'de 1923\'te cumhuriyetin ilanı ile devlet başkanı cumhurbaşkanı sıfatını almıştır. Cumhurbaşkanı devletin başı ve başkomutandır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti\'ni ve Türk Milleti\'nin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

\r\n

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) (Kuruluş: 23 Nisan 1920). Türkiye Cumhuriyeti\'nin yasama organıdır. Halk tarafından her 5 yılda bir yapılan seçimler ile belirlenen milletvekilleri TBMM çatısı altında yasama görevini yerine getirmek üzere kanunları belirler. TBMM ye 550 milletvekili seçilmektedir.

\r\n

Başbakan, Türkiye Cumhuriyeti\'nde yürütmenin başıdır. Bakanlar Kurulu\'na başkanlık eder. Hükümeti ve icraatlarını yönetir. Türkiye Cumhuriyeti\'nde her 5 yılda bir genel seçimle oluşan Meclis tarafından Başbakan, 5 yıl süre ile seçilir.

\r\n
\r\n

\r\n
Dış politika
\r\n
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ POLİTİKA
\r\n

Atatürk; Yurtta Sulh, Cihanda Sulh sözü ile uluslararası ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti\'nin resmî politikasının ne olacağını tüm dünyaya belirtmiştir. Atatürk barışçıl ancak ulus çıkarı gözeten bir dış politika izlemiş ve bunun için döneminde bölge eksenli oluşumlar sağlamaya çalışmıştır. Bunla hem ülkenin hem ekonomik ve siyasi açıdan Türkiye için önemli olan bölge ülkelerinin her alanda işbirliği yapmasını sağlayarak Batılı ülkelerin uygulamaya çalıştığı dış etkiyi kırmayı amaçlamıştır.

\r\n
\r\n
Türkiye ve Milletler Cemiyeti
\r\n

Türkiye, Milletler Cemiyeti\'nin kurucu üyesidir \r\n
Milletler Cemiyeti
\r\n

Birleşmiş Milletler\'in temeli sayılabilecek bu organizasyon, I. Dünya Savaşı\'nın ardından İsviçre’de 1919\'da "Cemiyet-i Akvam" (Milletler Cemiyeti) adıyla kuruldu. Amacı, ülkeler arasında yaşanabilecek sorunları barışçı yollarla çözmek idi. Bir süre çalıştı fakat fazla bir varlık gösteremedi. II. Dünya Savaşı\'nın ardından dağıldı. 6 Temmuz 1932\'de Cemiyet-i Akvam, Türkiye\'yi üyeliğe davet etmiş, 9 Temmuz\'da TBMM Türkiye’nin Milletler Cemiyeti\'ne giriş davetini onaylamış ve 18 Temmuz 1932\'de Türkiye, Cemiyet-i Akvam\'a resmen üye olmuştur.

\r\n

Paris Barış Konferansının 25 Ocak 1919\'da yapılan toplantısında; uluslararası barışı ve güveni sağlayacak ve devam ettirecek bir Milletler Cemiyeti kurulmasına karar verildi. Bu kararı yerine getirmek için bir komisyon kuruldu.

\r\n

Komisyonun hazırladığı sözleşme 28 Nisan 1919 tarihinde Konferans Genel Kurulu\'nda kabul edildi ve böylece Milletler Cemiyeti kurulmuş oldu.

\r\n

20 yıl süreyle dünya milletlerine hizmet veren bu cemiyet tüm çabalara rağmen İkinci Dünya Savaşı\'nın çıkmasını engelleyemedi. Savaş sonrası 18 Nisan 1946\'da Cenevre\'de toplanan konferans, XXI. Genel Kurul Toplantısıyla cemiyetin dağılmasına karar verdi.

\r\n

Her savaş sonrası antlaşmalarına önsöz olarak konması şartını getiren Milletler Cemiyeti Yasası; Bir Başlangıç Bölümü ve 26 maddeden oluşmaktaydı.\r\n
Milletler Cemiyeti\'nin Mahiyeti ve Organları
\r\n

Milletler Cemiyeti Sözleşmesi\'nin başlangıç bölümünde, cemiyetin genel amaçları ile üyelerinin yüklendikleri sorumluluklar şöyle belirlenmiştir:

\r\n
Uluslar arasında işbirliği geliştirmek ve uluslararası barışı ve güvenliği sağlamak için, savaşa başvurmamak konusunda birtakım yükümlülükler kabul etmek, gizlilikten uzak, adaletli ve onurlu uluslararası ilişkiler sürdürmek; Hükümetlerce, bundan böyle eylemsel davranış kuralı kabul edilen uluslararası hukuk kurallarına kesinlikle uymak; Örgütlenmiş halkların karşılıklı ilişkilerinde adaleti korumak ve antlaşmalardan doğan bütün yükümlülüklere titizlikle saygı göstermek...
 
\r\n

Sözleşmenin 26 maddeden oluşan, üyelik ve örgütün yapısı, barışın sürekliliğini sağlamak, antlaşmalar, uluslararası işbirliği ve uluslararası yönetim, sözleşme hükümlerinin değiştirilmesi gibi hususları belirleyen metnine göre ise:

\r\n

1. Cemiyete üye kabulü Genel Kurulun üçte iki çoğunluğunun kararıyla olacaktı (Madde 1).

\r\n

2. Cemiyet, bir Genel Kurul, bir Konsey ve bunlara yardım eden bir Sürekli Sekreterlikten oluşacaktı (Madde 2).

\r\n

3. Cemiyet üyeleri, barışın sürekliliğini sağlamak için, ulusal silahların en düşük bir düzeye indirilmesi zorunluluğunu kabul ediyorlardı (Madde .

\r\n

4. Cemiyet, üyeleri arasındaki çıkacak anlaşmazlıklarda hakemlik yapabilecek ya da bunları Konsey\'de inceleyecekti (Madde 12).

\r\n

5. Barışın sürekliliğini sağlayan hakemlik antlaşmaları gibi uluslararası yükümlülükler ve Monroe Doktrini gibi bölgesel anlaşmalar, bu sözleşme\'nin hiçbir hükmüyle bağdaşmaz sayılmayacaktı (Madde 21).

\r\n

6. Savaştan sonra bağımsızlığına kavuşan ve kendi kendilerini yönetme yeteneğinden henüz yoksun halkların oturduğu ülkelere, kendi kendilerini yönetmeye yetenekli olacakları zamana kadar, cemiyet adına yönetimlerine bir mandatör seçilebilecekti (Madde 22).

\r\n
\r\n

\r\n
Milletler Cemiyeti\'nin Başarısızlık Sebepleri
\r\n

1. Cemiyetin bünyesinde savaşı önleyici tedbirlerde boşluklar mevcuttu ve yaptırımlar yetersizdi.

\r\n

2. Sözleşmenin 10. maddesi mütecavizi tayin etmediğinden, bu madde barışı korumada yetersiz kalıyordu.

\r\n

3. Önemli konularda oy birliği prensibinin uygulanması, politik ve hukuki sorunların çözümünü engelliyordu.

\r\n

4. Barışı koruyacak ve devamlı kılacak uluslararası zihniyet yetersiz ve noksandı. Habeşistan olayı, 1937 Japon taarruzu ve 1 Eylül 1939 tarihinde Alman ordularının Polonya\'ya taarruzu ile başlayan II. Dünya Savaşı, Milletler Cemiyeti\'ni etkisiz duruma getiren gelişmeler arasında sayılabilir.

\r\n

5. Paris Barış Konferansı\'nda hazırlanan antlaşmaların bir parçası olması

\r\n

6.Amerika Birleşik Devletleri\'nin Milletler Cemiyetinden ayrılması, önemli bir uluslarası gücün yitirilmesine ve cemiyetin etkinliğini kaybetmesine neden oldu.

\r\n

7-Bir yandan insan haklarını korumaya çalışıp diğer yandan kolonileşme ve manda sisteminin garantisi durumunda olması çelişki yaratıyordu.

\r\n
\r\n
Sadabat Paktı
\r\n

Mustafa Kemal, ölümünden bir yıl önce (8 Temmuz 1937)’de gerçekleştirdiği Sadabat Paktı ile Ortadoğu ve Kafkaslar\'da İran\'ı kendisine asıl muhatap olarak görmüş İran ile Türkiye\'nin bölgesel işbirliği ve ortaklık antlaşması olarak Sadabat Paktı\'nın imzalanmasını gerçekleştirmiştir.Türkiye, İran, Afganistan ve daha sonra Irak’ın katılmıştır. Sadabat Paktı, 2.Dünya Savaşı sonrasında hukûken yürürlükte kalmıştır ama Atatürk sonrasında unutulmuştur.

\r\n

 

\r\n
\r\n

 

\r\n
Balkan Antantı
\r\n

1934 de yapılan Üçüncü Balkan Konferansı\' ı sonucu ortaya çıkan Antant ile birlikte, taraflardan biri Balkanlı olmayan bir devlet tarafından saldırıya uğrar ve bir Balkan devleti de saldırgana yardım ederse, diğer tarafların bu Balkanlı saldırgana karşı birlikte savaşa gireceklerine dair gizli bir protokol de imzalanmıştı.

\r\n

\r\n

Atatürk\'ün SSCB ile ilgili öngörüsü ve Türk Dünyası [değiştir]

\r\n

1990 yılında Sovyetler Birliği\'nin dağılmasıyla Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan Cumhuriyetleri ortaya çıkmıştır. Rusya Federasyonu içerisinde ise Tataristan, Başkortostan,

 
 

 

 
HERŞEY TURAN İÇİN
BAŞBUĞ KEMAL ATATÜRKÜN YOLUNDA IRKIMIZIN SAVUNUCUSU HEDEF TURAN IN ÖNCÜLERİYİZ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?